HUŞU İÇİNDE NAMAZ
HUŞU İÇİNDE NAMAZ NASIL KILINIR ?
Kainatın sahibi ve maliki Allah´dır. Onun için bütün hamd ve şükür ancak O´na dır. En büyük şükür de şüphesiz namazdır.
Onun için iş yerinde, okulda, uçakda, yolculukta vs. namaz kılmamak aslında gizli şirktir. Çünkü Allah sizi çağırıyor ve siz "işim var, yoğunum, utanırım, patronumdan korkarım" diyorsun.... Yani Allah´ın ayetlerini az bir dünya menfaati için değiştiriyorsunuz…
Sürekli sorulan bir soru var: "Namaz´da nasıl zevk ve lezzet alırım?"
Tabiki, herkesin lezzet alma şekli ve vesilesi farklıdır. Onun için herkesin kendine göre bir metod bulması gerekiyor. Ama etkili olduğunu düşündüğüm bir metoddan bahsedeyim: Mesela ikindi namazını kılıyorsunuz. O zaman öğlen ve ikindi arası size verilen nimetleri, olayları hatırlayın... bunu namazdan önce ve sadece 20 saniye yapmak yeterlidir..
Ve namazı kılarken o nimetleri hatırlayıp, ona göre de okuduğumuz ayetleri ve sureleri seçmek faydali olacaktir. Göreceksiniz, çok farklı bir namaz olacak.
Evet, kainattaki tek vazifemiz ve görevimiz, ibadet etmektir, başta namaz kılmaktır. Gerisi detay olur…
Her şart altında namaz kılmak mümkündür. Hastayken, rahatsızken, sakatken, oturarak, yatarak, kafayla, akılla, gözlerle…. Sadece ölülerin ve akli dengesi yerinde olmayanların namaz kılma mecburiyeti yoktur.
Namaz, insanı ahlaken de düzeltir... eğer ahlaken bir sakatlığımız varsa, namazımıza daha çok ehemmiyet vermemiz gerekiyor.
Başkalarına namazı alıştırabilmek için, onların psikolojisine uygun hareket etmek gerekir. Mesela bir çok insan abdest almaya üşendigi için namaz kılmaz. Bu kişilere kolaylıklar bulmak gerekir. Bir çok insan hazırcı olduğu için, ölümden sonra gelecek mükafatı düşünmez. Bunlara da farklı çözümler bulmak gerekir. Her insanın fıtratına göre, değişik çözümler bulmak mümkündür. Her insana kaldıracağı bir yükü vermek gerekir.
Namaz, ücret almak için kılınmaz. Zaten verilmiş olan birşeye ücret ödemektir. Nimet deyince, aklımıza genelde yemek, içmek gelir. Fakat en büyük nimet, hayatın ta kendisidir.... Nimet ise şükür ister....
Allah bizi yaratmaya bilirdi. Biz olmasak da olurdu. Hiç bir şey eksik kalmazdı. Sadece O´nun varlığı gerekli. Sadece o vacibul-vücud. Bize hiç ihtiyaç yok. Fakat bizi tercih etmiş ve yaratmış. Cansız olarak yaratabilirdi, ama canlı olarak yarattı... canlı hayvan, bitki olabilirdik, ama insan olduk.... sırf bu hakikate binaen şükür ve namaz gerekli. Hatta üstelik çoğumuz doğuşdan müslümanız... yani bu daha büyük bir şükür ister...
Mesela, namaz olmadığı vakit, "Kıblen neresi?" sorusuna ne cevap verilecek? "Kıblem televizyondu, paraydı, makamdı, şöhretti" diyecek halimiz yok herhalde...
Eeee... madem ölüm anı her an gelebilir.... 5 dakika sonra, bunu okuyan herkes ölebilir.... o zaman düşünmek gerekir: 6 dakika sonra "Namaz ne durumda?" diye soran meleklerle karşılaşabiliriz...
Evet bu hakikat gösteriyorki, kainattaki tek önemli mesele namazdır...
Hatta aşk arayanlar, boşuna uğraşıyorlar, çünkü aşk denilen şey, secde anında yaşanandır...
Namaz, aşk´dır. Namaz aşk'ın ta kendisidir...
Namaz, kendini Züleyhanın kucaklarına atmak gibidir....
Namaz, Mevlana gibi dönmektir....
Namaz, Mecnun gibi çöle düşüp, Leyla´yı ararken Mevlaya kavuşmak gibidir…
Namaz, Ferhat gibi dağları delmek gibidir...
Namaz, bütün sistemlere meydan okumak gibidir...
Namaz, Hz. İbrahim gibi ateşin ta ortasında "berden ve selame"ye ulaşmak gibidir...
Namaz, Ebu Bekir gibi sıddık olmaktır....
O zaman herkese ve hepimize düşen tek görev var: Namaz.
Madem Allah yaratırken bizi tercih etmiş... bizi yaratmış... bizi istemiş... bize düşen görev de Allah´ı tercih etmek, dünyayı değil.
İşte namaz, "Evet ya Rabbi. Seni tercih ettim" demektir...